"Title" "Başlık" manasına gelir, başka mana arayanın kendi fesatlığıdır! Yoksa başlıktan gayrı title ne işimiz var! :P Dimi ama?

my hearth burns with your longing
im woozy with your spectre
you are my life, you are my soul
what im gonna do with me without you
i didnt forgot even if you forgot
my wound goes deep, im so worse
aeaaah i didnt tell you to inquirers
i cover you up from myself
i cant break up from your hands
i cant break up from your eyes
i cant break up from your rose shaped face
dont throw me away!..

performed by İbrahim Tatlıses (something like Abraham Sweetvoice :P)

hani bunun Türkçesi de olsa dadından yinmezdi diyenler için Yazının devamını oku »

İnternet uçsuz bucaksız bir kaynak ne ararsan var, hatta aramadığın şeyler bile karşına çıkabiliyor çoğu zaman. Rahatsız edici içerik ile karşılaşmamak için bir sürü yöntem de yok değil. “Nedir bu yöntemler?” derseniz buna da yazının devamında değineceğim öncelikle konumuza dönmek istiyorum.
Yazının devamını oku »

😥

Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden açan soran bere budak yok
Bir şiir istersin
“İçinde benzetmeler olan”
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok

şiirin tamamı için Yazının devamını oku »

Çelebinin acarı Kafdağındaki Zümrüd-ü Anka’yı bile görmüş bir gezginin yolu kuzeyin rum ilinden yöre halkı “boynuz” der “Kiros” a düşer. Burda oyle bir yemiş vardır ki çelebinin çok hosuna gider, bu yemişten Sultan’a illa ki sunmak isteyen Çelebi düşünür taşınır da uzun yolları nasıl aşıp aynı guzellikte sunacağını bilemez. Bir yolunu bulana kadar Kiros’da kalmaya karar verir. Çelebinin hikayeleri Kiros’da meşhur olur, her akşam bir eve konuk olan çelebi hem hikayelerini anlatır hem de karnını doyurur.

Zemherinin karasından bir gece Çelebinin bir ziyaretinde yediği yemek dikkatini çeker. Sorar öğrenir ki bu yemek yazın yemişinden yapılmıştır. Kiros’un ahalisi bu meyveyi daha taze iken toplayıp tuzlayarak küplere koyar kışın ise yarım gune yakın suda bekletir tuzu cıktıktan sonra ise soganla kavurarak sıcak bir yemek yapar. Yazın tatlı sulu yemişi kışın da sofraların aşıdır.
Yazının devamını oku »

Öyle bişe vardıya kısa bi sure önce, hani herkesin dilindeydi “yeni bi arama motoru varmış, google dan iyiymiş” diye dört bi koldan mevzusu geciyordu. hatırladınız dimi haberi. peki neydi o arama motorunun adı? aklıma geldi durduk yerde ya boyle bisey vardı noldu diye sordum arkadaslara, adını hatırlayamadık. e hani google ı sollayacaktı. ahanda linki sevgili okuyucu www.cuil.com zor oldu ama hatırladım bi hız testi yap istersen solluyo mu google’ı kendin gör. ben begenmedim pek…

Bu günlerde yaptığın işi duyuracaksan google’a geydüreceksin arkadaş, prof. oldun diyelim uğraştın didindin, kadayıfa döndürdün canım bukleleri ama kimsenin haberi yok. hemen vazgecmek yok gapdurdunmuydu google’a gereken ilgiyi yakalarsın. ahanda bak Fizik uzmanı Alex Wissner-Gross öyle yapmış. Küre ısındı google yuzunden siz hala Paris Hilton un videolarını arayadurun yanacaz hepimiz serzenişinde. üstelik bu haykırışın cehennem kaygısıyla da alakası yok tamamen bilimsel. aha inanmazsan kendin bak okuyucu bakiiim!

Bi de bi ara inekler sıçıyo((!) cok afedersin okuyucu bu fiili başka kelimeyle nasıl daha kibar anlatırım diye düşündüm ama bulamadım valla özür efenim) diye küre ısınıyo dedilerdi dimi la vardı oyle bişiler.

dönmedolap

insan kendiyle baş başa kalmamalı arkadaş. hiç iyi gelmior ruha da bedene de. için içini yerken sen bişey yemeyi unutuyorsun. zayıflıyorsun ruhen de bedenen de. bataklıktasın çırpınsan da batıyorsun çırpınmasan da. yalnızsın çünkü yok uzanan bir el seni senden kurtarmaya. bi sen varsın hayatı kendine zehir etmeye. ve onda da acayip başarılı oluyor insan.
çözülsün şu insanın gen haritası, neyin ne olduğunu bi bulsunlar, kendimi aldıracam kendimden. çile düldülüm oldum eşek tepmişe döndüm. dönüp dolaşıp kapılıyorum kasamsarlığa anka da olsam yanıyorum küllerden de doğsam yanıyorum. farkettin mi bilmem genel başladım yazıya ben oldu birden. kendimle baş başa kaldım, yalnızım da ondan!
velhasıl okuyucu varsa bir seyler, paylaş. derdini paylaş ki seni sevenlerin, sana önem verenlerin varlığıyla huzur bul, hafifle. mutluluğunu paylaş ki sevdiklerin de mutlu olsun seninle dunya daha da guzelleşsin…

Lost

Offf okuyucu gene aldım press i kafanı ütüleyecem uyarmadı deme…

Velhasıl okuyucu sen hic en cok sevdiğin şeyi bile bile göz göre göre kaybettin mi. elinden bişey gelmemesinin caresizliğini bilirmisin. hiç bir şey yapamadan kaybedişini izledinmi. çaresizlik!… insan butun gücüyle sarılmak istiyor, elinde tutmak istiyor, savaşıyor. uğraştıkça daha kötüye gidior ya hiç bir şey yapamıyorsun. ama Kazım Koyuncu yapmış. Bi şarkı yazmış ahanda videosu.

Başka bi şarkı daha yazmış aslında Kazım Koyuncu “goyverdin gittin beni Allah’ından bulasın… hiç mi düşünmedin sen sevdiğin böyle ağlar” (bkz; gelevera deresi) gibi sözleri olan ama o konuyla alakalı değil. izle videoyu dinle şarkıyı anla beni izleyci. az bişe de olsa hisset.

Urfa Sana Küsmüş

gönüllerin blog(u), sizin blog(unuz) üstün bir hizmetiyle daha öne geçiyor, fark atıyor. kültürümüzün en incelerinden birini daha dunyaya tanıtıyoruz. İşte ilk aksiyonumuz. Üstad İbrahim Tatlıses den Urfa Sana Küsmüş’ü ingilizceye cevirdik buyrun burda;

Urfa sulked to you (performed by Abraham Sweetvoice)

its been many times
you are still not showed up
my heart is in a cage
come… its saved
what you did is cruelty
what you did is treachery
come already
turn back already
let my life saved
urfa sulked to you
hear about it
Yazının devamını oku »

ürkek!

Penguen in bir köşesi var “İçli Köfte” diye. şöyle bir tespitte bulunulmuş;

” Yavukluyla denize birlikte nasıl atladıysan; hayata, kavgaya, geçmişine, buz gibi yatağa da öyle atlarsın. Yüzme bilmesen bile peşi sıra atlarsın, boğulsan bile o suda su gibi aziz olursun, biz olursun. İyisi mi yüzmeyi, dövüşmeyi, sevişmeyi ve sıcaklığı kalben bilin.”

ama ben hiçbir zaman denize ööle hebelehuop die atlayamadım ki. ben hep urkek, adım adım, tırsa tırsa girdim la suya. hayata da kavgaya da buz gibi yatağa da (geçmişe nasıl atlanır onu bilemiyorum) aynı ürkeklikle atladıgımı farkettim bu yazı yuzunden bütün moraller reset. la mizah dergisi okuyoduk hani, hani neşelenecek gülüp oynayacaktık. hayat işte.

and olsun bir dahaki sefere buza atlıyo olsamda canhıraş bir şevkle atlamazsam. içimdeki hayvanı salacam doğaya (benim içimde gizli hayvani bi kişilik varsa koaladır diye de korkmuyo diilim) önce bi yavuklu da bulmam lazım ya o konu hep bambaşka. biliomusun blog yalnızım la ben. bi arkadaş geçen şey dedi “alışmamış g*tte don durmuyo dimi?” onca aradan sonra yalnız olmak çok acaipmiş ben bugün bunu gördüm. hadi kal sağlıcakla.

Neyzen Tevfik nasıl olunuyor cok merak ediyorum, ne gelmesi lazım insanın basına bu şekilde hayatın “kaynak kod”larına bakıp tam yerine manzara koymak için, ne mi saçmalıyorum al buyur;

dudağında yangın varmış dediler,
ta ezelden yayan koşarak geldim.
alev yanaklara sarmış dediler,
sevda seli oldum, taşarak geldim.

kapılmışım aşk oduna bir kere,
katlanırım her bir cefaya, cevre
uğraya uğraya devirden devre
bütün kainatı aşarak geldim.

yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
ben gönlümü sana verdim götürü.
sana meftun olduğumdan ötürü
sarhoş oldum neyzen, coşarak geldim.

daha fazlası için buyur burdan yak